[Politika] Erdoğan’ın Türkiye’ye Yaşattığı ‘Tersinden Truman Show’ - ‘Büyük Türkiye!’

Turkey Politics
3 min readMay 11, 2020

Dünyanın seçkin ülkelerinde politikacılar siyaseti topluma hizmet sunmak için yaparlarken, bazı ülkelerde politikacılar siyaseti sadece, bir sonraki seçimi kazanmak için yaparlar! Halka hizmet götürmek için yapılması gerekenlerle, bir sonraki seçimi kazanmak için gerekenler aslında dünyanın her yerinde aynıdır: “Halkın talep ve ihtiyaçlarına cevap vermek”

Ancak, halkın talep ve ihtiyaçları konusuna gelince büyük farklar ortaya çıkar ve belki talep ve ihtiyaç bile farklı bir anlam kazanır.

ERDOĞAN YÖNETİMİ, KENDİ KURGULADIĞI SANAL İHTİYACI HALKA ARZULATIYOR!

İnsanın ihtiyacının tanımlayan çizelge, Maslow’un hiyerarşi piramidinde yapılmıştır ve bu sıralama hemen her sosyal bilimde kabul görür. Bu ihtiyaçlar sıralaması aslında insanın doğasından ileri gelir ve başarısının arkasında bu sahicilik yatar.

Ancak algılarla ve olgularla oynandığında, yani insan psikolojisine doğru telkinler yapıldığında, bu ihtiyaçların bazen -geçici de olsa- ortadan kalktığını ya da yer değiştirdiğini deneyimliyoruz. Yeterince eğitimli ve bilinçli olmayan toplumlarda, kapital düzenin ekonomik faaliyetlerde yaptığını, siyasetçilerin de yönetim süreçlerinde uyguladığına tanık oluyoruz ! Yani gerçek ihtiyaçlarının değil, gereksinim olarak sunulan şeylerin peşinde koşan insanlar görüyoruz.

Türkiye, son yıllarda bunun en uç noktalarından birini yaşıyor. Toplumun bir kesimi gerçek ihtiyacı, yoksunluklarını unutup, algıladığı ve var sandığı ihtiyacın peşinden koşuyor.

Türk halkının elbette işsizlik, adalet, ekonomi, çevre, sağlık ve sosyal adalet gibi pek çok önemli sorunu var. Ancak Erdoğan yönetimi, bu ihtiyaçları karşılamayı maliyetli buluyor ve bunun yerine halka “kendi sunduğu hizmetleri” ihtiyaç zannettiriyor. Bunu bazen tamamen ele geçirilmiş medyanın haber bültenlerindeki şovenist dille bazen de ağır propaganda içeren ve gerçeği yansıtmayan tarih dizileriyle yapıyor. Propagandanın acı kurallarını sonuna kadar topluma enjekte ediyor.

İşte bu politikanın sonucu olarak, son yıllarda Türkiye’de halkın “algılanan” bir talebi oluştu. Gerçekte toplumun en önemli ihtiyacı ekonomi ya da adalet olması gerekirsen, şu an Türkiye’de her evde “milli gurur” ya da “emperyal ruh” tatmini aranıyor.

BÜYÜK OSMANLI, BÜYÜK TÜRKİYE YA DA TERSİNDEN TRUMAN SHOW!

Türkiye’de tarih kitapları, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri ders alınması gereken acı gerçekleri değil kahramanlık hikayeleri anlattı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda sağlıklı bir yüzleşme yapılamadı. Türk halkının aklında hep o büyük Osmanlı kaldı ama Osmanlı neden yıkıldı buna cevap aranmadı.

Erdoğan rejimi toplumun bu bug’ını çok iyi keşfetti! Toplumun bilinçaltına “büyük Osmanlıcılık” enjekte etmeye başladı. Türkiye’yi gerçekten büyütmek ya da müreffeh seviyelere ulaştırmak yerine, taraftarlarının Türkiye’nin artık çok büyüdüğünü zannetmesi için çabaladı ve belli ölçüde başarılı oldu.

Bu sebeple devlet, halka bir büyüklük ve kahramanlık talebi dayattı. Bunun sonucu olarak Erdoğan seçmeni, halkın bizatihi kendisi yoksul olduğu halde, ABD’ye İngiltere’ye İspanya’ya Corona virüsü için maske ve tıbbi malzeme yardımı yapan hükumeti alkışladı! Pek de hasta olmayan bir Türk vatandaşını, propaganda aracı olsun diye, İsveç gibi modern bir ülkeden ambulans uçakla Türkiye’ye getiren devleti kutsadı.

İşte bu propagandalar neticesinde Türk halkının önemli bir kesimi, “yeniden büyük Türkiye’yi” televizyon ekranlarına getiren Erdoğan rejiminin destekçisi! İzlediği filmi gerçek sanan bir alzheimer hastası gibiyiz.

Yaşadığımız şey tersinden bir Truman Show! Herkesin gerçeği bilip Truman’ın olaylardan habersiz olduğu bir film yerine, Erdoğan’ın acı hakikati bilip toplumun gerçeklerden habersiz olduğu bir sanal ülke yaratmak! İşte gerçek bir siyasi başarı ve sahici bir algı operasyonu!

Corona günlerinde tüm dünyanın sağlık sisteminin çöktüğüne ve Türkiye’nin dünyanın her ülkesine sağlık yardımı yapacak seviyeye ulaştığını halka kanıksatmak büyük başarı!

Bu yöntemde 80 milyonluk halkın önemli kesimi, neden hala her bir yurttaşa maske dağıtılamadığını ya da Türkiye’de Corona olan gerçek hasta sayısını değil, dünya çökerken Türkiye’nin nasıl yükseldiğini konuşuyor.

Çok akıllıca!

Gerçek dünyada seçim kazanmak için hasta her vatandaşa ambulans gitmeliydi. Ama “post-truth” Türkiye’de, her hastaya ambulans yerine, sadece İsveç’te bir hastaya ambulans gönderilmesi yeterli oluyor.

Çok etkili ama az masraflı bir halkla iletişim yönetimi! Toplumun bilinçaltındaki haz noktalarına yapılan küçük dokunuşlarla ihtiyaçları yönetmek çok pragmatik ve ekonomi açısından büyük tasarruf!

Peki bu tasarruf sayesinde devletin kasasında olması gereken para nerede? Bunu sormayın, bunu sormak suç Türkiye’de!

--

--